“Gece oldu yine, yeryüzü ne kadar renkli ise gökyüzü o kadar sade. Kandiller yandı yine. Ebedi mutlakın nurlu yansımaları. Onlar hep oradalar ve âşıklara aşinalar. Hangi âşık vardır ki çaresiz gecelerde yüzünü onlara dönmesin. Güneş doğar, ay bürür. Hiç değişmeyen nizam. Tam üç senedir bu temaşa döndürüyor başımı. Dervişin bir alamet beklemesi gibi bir işaret bekliyorum.”
“İçeriden çıkan bir arkadaşım, sorduğumda şöyle dedi: 'Bir cephe değil orası, tek taraflı cehennem. Hani defalarca derileri soyulup ölmek için yalvaracak cehennem ahalisi gibiydik. Ölmek için yalvarıyorduk. İşte böyle bir durumdan geliyorum.' Rengi sapsarıydı, dişleri kırılmış.”
“K'yı Sevmek”; Ayşe, Ahmet, Ömer ve onlarla birlikte olanları, ölümü, doğumu, sistemin çürüttüğü, öldürdüğü, yok ettiği bir devrin bıraktığı acıları sorgulayan bir roman. Kırgınlıkları, fedakârlık, tutku ve aşkları büyük bedellere yol açsa da, inanç ve adanmışlık o günleri yaşayan gençliğin en önemli özelliği…
Romanda yer yer manevi sığınak arayışlarına, bazen de acılar karşısında yazgıya teslimiyete tanık oluyoruz… Satırlar arasında dolaşanların bir yerlerinin kanamaması imkânsız.