"Sirkeci'de kendilerine tuhaf tuhaf bakan seyyar satıcıdan simit alıp martıları doyurdular. Her bir simit parçasıyla umutlarını, sevgilerini yüklediler martı kanatlarına. Sevginin her türlüsü kabul görecekti bir gün; tüm bu korkak, yüreksiz güruhua rağmen... Hoşgörüden yoksun, zekadan nasibini almamış et yığınlarına karşın 'kabul etmek'ten başka seçenek kalmayacaktı gün gelip. Öyle inandılar..."
Hediye; fahişe ve aynı zamanda dünyanın en fedakar annesi.
Bülent; on iki yaşında babasını öldürdü... Mecburdu.
Pamuk; Egemen'e delice aşık, yirmisinde bir kadın adayı...
Egemen; o Pamuk'u daha da çok seviyor. Hukuk öğrenimi yarı kaldı, çünkü...
Hepsi birden ezilme pahasına çarka direndi...
Gülistan; Hediye'nin biricik kızı. Yaşama tırnaklarını geçirdi.
Bir katilin herkesten -hepimizden- daha hassas olabileceğini göreceksiniz. Onların öyküsü hiçbirimizinkine benzemiyor, içimizden biri değiller. Onlar, görmezden gelinenler...