Hol karanlıktı. Evin bütün perdeleri indirilmişti. Ürkütücü bir sessizlik vardı içerde. İkisi de farkında olmadan soluklarını tutmuşlardı. İlhan, Sahir'in kolunu bırakmamıştı. Ayaklarının ucuna basa basa holü geçtiler, salona girdiler. Perdelerin aralığından sızan loş aydınlıkta çevreyi görmek mümkün oluyordu. Salon ve yemek odası biçiminde döşenmeşti sburası. Büyük, gösterişli, eski moda ama değerli eşyalarla tıklım tıklım doluydu. Duvardaki, Maide'nin ölmüş kocasının yaptığı çıplak kadın resimleri loş aydınlıkta, bir genelevin bekleme salonundaki görüntüleri andırıyordu.
İster istemez İlhan'ın etkisinde kalarak:
- Nerede? Diye fısıldadı Sahir. Ceset diyememişti.