banner
Ma'ruf (2 Kitap)

Ma'ruf (2 Kitap)

MEKTUP
Allah’a hamd olsun. İlim ve hidayet rehberi olarak gönderdiği elçilerine selâm olsun. Özellikle Sonuncusuna selâm ve salâtın tamamı olsun.
Muhammedî yolun bin bir türlü engellerle tıkatılmaya çalışıldığı günlerin girdabındayız. Bu girdap içinde bizler bir çöp kadar hafif ve hacimsiz kalırsak, denizin dibini boylamaktan başka akıbete varamayız. Bir çöp değil, bir gemi olmalıyız ki ne girdap ne hortum ne med cezir ne tusunami bizi kollarına alıp hebâ etmesin. Yalnız bir etiketle Müslüman olduğunu bilen kişi, bilmeli ki dünya denizinde bir konserve kutusundan farksızdır. Boşaltılmış konserve kutusu, denizin sahilinde bir çöp görüntüsünden başka bir şey değildir.
Bir gemi bilincinde olmak, müşrik, câhil ve ehl-i kitâb münkirlerinin istihzâ torpidolarına karşı azimle durmak, şimdiki ifadesiyle kendinden emin bir duruş sergilemek, gerçekten çetin bir mücâhede gerektirir. Bunun çetinliğini bilmeyen, mücâhedeyi bırakmış, Muhammedî yoldan sapmış, denizin yakamozlarına kendini bırakmış demektir. Bunlar için, Hakk Teâlâ Tekaddes Hazretlerinin şu Kelâm-ı Kadim'i yeterlidir: “Allah de, sonra bırak onları daldıkları batakta oynayıp dursunlar.” Daldığı bataktan zevk alan ve zevkini gerçek sanan muhâsebe, muhâkeme ve mücâhededen yoksun olanlara bu Âyet-i Kerîm'e yeterlidir. Onlar, bataklığı yakamoz zannetmekte. Gerçekte yakamoz, ışığın kırılıp suya yansımasından ibarettir. Yıllar önce, gençliğimin ilk devresinde söylediğim bir şiir: Sizler iki yalancı, iki sahtekâr / Kaç gemiyi boğdunuz, söyleyin denizde / Hangi âşığınıza sâdık, vefalı yâr… / Nice ocaklar söndü, söndü sayenizde / Sen hayalsin, titreşen cilveli yakamoz / Ve sen, arzusun fırtına, ey kart cadaloz!
Arzunun istikâmetinde hayat sürenlerin hakikat zannettikleri ışık, yakamozdur. Balıkların ağa takılıp hürriyetinden gafi olduğu an, ay ışığının suda yakamoz oluşturup balıkları zevk ve neşeye sürdüğü andır. Eşref-i mahlûkat olan biz insanların da günaha saptığı an, gaflet anıdır. Gaflet dahi haktan uzaklaşıp arzuya tâbi olduğumuz anda oluşur. Arzular, nefsanî istek ve iştihâların genel adıdır.
İki türlü istek vardır ki, insan bedenini sevk ve idare eder. Biri nefsânî, diğeri rûhânî istek. Kalb gemisi, bu iki isteğin istikâmetiyle bedeni hareket ettirir. İstek, Arapça orijinal ıstılahında irâde olarak dile getirilir. Hem rûhî hem nefsî istekler Hakk Teâlâ Tekaddes Hazretlerinin isteğine tâbidir. Hiçbir mahlûkun isteği, o küllî isteğin dışına çıkamaz. Çıkması, hem naklen hem aklen câiz değildir. Çıkabileceğini vehmetmek, aklı karanlığa, kalbi küfre çevirmektir. Hal böyle iken, aklı olana düşen, nefsânî isteklerini küllî istek içerisine tâbi ettirmektir. Evet, Hakk Teâlâ Tekaddes Hazretlerinin isteği bütün istekleri sarmalamışken, nefsânî isteği ile Hakk Teâlâ Tekaddes Hazretlerine muhalefet etmek, O’nun küllî isteğine uymamak, ahmaklıktır. Ahmaklık ki ne büyük ahmaklık… Karşılığında ebedî hayat olan bir alışverişte ebedî hayata sırtını dönmek, onu kabullenmemek için sağır ve kör olmak gerekir. Zaten, Hakk Teâlâ Kur’an-ı Mübin'de böyle ahmaklar için: “ Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; artık dönmezler.” buyurmaktadır.
Kulak ve göz, ses ve biçimi algılayan iki âdil şâhittir. Ses ve biçim de eşyanın hakikatini haber verir. Eşyanın hakikatinden haberi olmayan insana, ancak sağır ve kör sıfatı yakıştırılabilir.
İnsan, irâdesini nefsânî arzularına bağlı kıldığı an, anlayışı, nefsânî ses ve biçimlere odaklanır. Hakk Teâlâ’nın emir ve yasaklarına bağlanmamış, o emir ve yasaklardan lezzet almaya razı olmamış nefis, dâima Hakk Teâlâ’nın isteği dışındaki şeylerden lezzet almak ister. Hırs, tama, hased, kibir, inad gibi ahlâklar, bu istekten doğmuştur. Ne zaman ki nefis Hakk Teâlâ’nın isteğinden razı olmaya kasd – niyet - eder, o zaman isteği Hakk Teâlâ’nın razı olacağı şeylere yönelir. İşte bu yöneliş kulluğu, kulluk anlayışını doğurur. Niyet, irâdeyi belirler. Bundandır ki niyet, irâdenin üstünde olup, irâdenin kumandanı mevkiindedir. İrâdeyi küfre ve îmâna sevk eden niyettir. Niyetsiz, hiçbir şeyin makbul olmayışı bundandır. Niyetin gizli oluşu veya niyet sahibinin niyetini bilmeyişi, şaşkınlığı doğurur. Hangi yönde olursa olsun istekler niyete bağlıdır. Ne var ki kişi, niyetinin farkında olmadan isteğini ortaya kor çoğu zaman. İşte bu hâl, kişinin ahmaklığını beyân eder.
Nefsânî istekle Rahmânî istek arasındaki çizgiyi sabit kılan niyet, hakîkatini“Bismillâh”ta bulmalıdır. Bismillâh; Allah’ın adıyla, Allah adına mânâlarını kucaklayarak, bütün istekleri Allah’ın isteklerine tâbi ettirir. İstek Allah’ın adıyla, Allah adına olunca, bütün yakamozlar ışığa, karanlıklar aydınlığa döner. Kişi, bu kasıtla isteğini yönlendirir, bedenini isteğine bağlı kılarsa hakikati bulur ve Muhammedî yolun sadık bir yolcusu olur. Aksine, niyetinden habersiz bir gâfil olur ki, ne kıldığı namazda hayır, ne yaptığı dedikoduda şer aranır. Çünkü o, isteğini belirli bir niyete bağlamamış bilinçsiz bir mahlûktur. Böyle bir mahlûk, elbette “Sağırdır, kördür ve dilsizdir.” Tırnak içine derc ettiğim sözler, Kelâm-ı Kadim'in sahibi Hakk Teâlâ’ya aittir.
Kardeşim;
(…)

Liste Fiyatı: 83,33
Yayın Tarihi: 01.11.2018
ISBN: 9786058470361
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 1120
Cilt Tipi: Karton Kapak
Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
Boyut: 16 x 24 cm

Bu üründen 2 adet satın alınmıştır.

Fiyat Geçmişi: Product Price History Thumb
Platin Üye olarak kargo ücreti ödemeden ekstra indirimli alışveriş yapabilirsiniz.
Üstelik yalnızca kazandığınız puanlarınızla ekstra ayrıcalıklara sahip olabilirsiniz.
Platin Üyeliği Hemen Başlat
Platine Özel Fiyat: 58,50
banner

loading
Bu kitaba link vermek için alttaki html kodu web sayfanıza koyabilirsiniz;

<a href="https://www.kitapyurdu.com/kitap/maruf-2-kitap/480948.html"> <img src="https://img.kitapyurdu.com/v1/getImage/fn:7329150/wi:85/wh:true" alt="www.kitapyurdu.com'dan satın al" border=0></a>
banner
banner
banner
loading
banner
banner