“Ben küçükken hep hayal kurardım. Yolları aşıp da terk edilmiş, herhangi bir yaşam belirtisi olmayan o antik kentlere gittiğimde cebime mutlaka yerden küçük de olsa bir taş parçası alıp saklardım. Bu büyük bir mutluluk, büyük bir heyecan olurdu benim için. Her taşın bir sırrı olduğunu düşünürdüm. Bir gün mutlaka kendinde sakladığı o sırrı açığa çıkaracağını bilirdim.”
Yaşam, hepimizi farklı zamanlarda aynı ortak noktada ve aynı ortak duygularla sınarken, Kyria ve Oppius’un, Funda ve Deniz’in başlarına gelenler yaşadıkları çarpıcı olaylar karşısında yaptıkları seçimler kitabın her bir ayrı bölümünde renk, lezzet ve heyecan kuşağı oluşturuyor.
Türkiye’nin modern kentlerinden ve antik Anadolu kentlerinden izlerin ve dokuların serpiştirildiği tüm olayların ortak özelliği Diocaesarea’nın gizemli tapınağı Tyche’de birleşiyor olmasıydı. Gerçek ve kurgunun saf harmonisiyle birleşmesi yaşadığımız coğrafyaya ve tabiata farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor.
Mavi Kelebek, bizi biz yapan insanlığın ortak mirası üzerinde kurgulanıp geçmiş ve gelecek arasında seyahat ederken düşündüren, heyecanlandıran, hüzünlendiren ve güldüren geniş bir dünya görüşü ve birikimle yazıldığını her bölümde yeniden yeniden kanıtlayan, sürükleyici ve büyüleyici bir roman.