Yaşadığımız son birkaç asır, toplum olarak sahip olduğumuz pekçok değeri kaybettiğimiz, bir kısmını da yozlaştırdığımız bir dönem oldu. Modern ve şehirli hayat tarzı insanları kendine çekerken, manevi duygulardan mahrumiyet, önü alınamayan çözülmeleri ve dağılmaları beraberinde getirdi. Bunun sonucunda ben merkezli, sevgiden ve paylaşmaktan nasipsiz bir değerler manzumesi de yeni bir yaşam biçimi olarak karşımıza çıktı. Bu olmusuz tablonun en önemli kurbanlarından biri de toplumun temel direği aile kurumu oldu.