Hayatın şu cilvesine bak ki bütünlüğünü bozmamış bir tazeliğin yanına minnacık mikrop yerleştiği zaman zamanla tüm bütünü tehdit eden bozulmalara neden olabilir. Hâlbuki çürümüş bir elmanın bitişiğine minnacık taze elma hücresini yerleştirdiğimizde tüm çürümüşlüğü düzeltip taze bir bütün elmayı oluşturamaz. Bütünü bozacak olaya varmadan çare aramalı gerekirse çürümüş yerleri kesip atmalı.
Öğretilerin bir amacı olmalı. Saf bilgiyi, ahlakı verirken onu tehdit eden görünür görünmez ihtimallerin ilmi ardı sıra verilmeli bu münhal üzere yol alınırken kişileri yılgınlığa sevk edecek her olumsuzlukların amaca ulaşmak için iyi bir sebep olacağı gösterilmeli.
“Bu da mı yaşanacaktı?” demelerin ve bu soruyu dillendirmelerin, yokuş aşağı inen freni patlamış tırın çaresiz bir kazaya doğru gittiğini peşinen kabullenmek olduğunu bilmek gerekir. Şaşırmak, afallamak, hezeyana uğramak, elden, koldan gücün çekilmesini hissetmek, mücadelenin bittiği vehmine yakalanmak umutsuzluğu besler. Hâlbuki umutsuzluk insani değil. İnsan umutsuz bir varlık olsa idi tövbe kapısı ilelebet kapalı olurdu. Hep doğruyu, ahlakı, adaleti, huzuru aratan, yaşatan umudun kendisi.
Bitmek üzere olan belki yeni ‘bitim’in habercisi. Yeni bitim belki de bitmek üzere yol alan bir yaşam hikâyesi. Önemli olan tutum, bakış ve duruştur.