Köyün ortasındaki harman yerinde elinde bir tutam yeşil soğan, bir parça kuru arpa ekmeğiyle bir çocuk dikilmiş öylece duruyor. Olup bitenleri anlamaya çalışıyor. Moğolların uğultusu giderek yükseliyor. Çocuk bir şeyler görüp kulakları sağır eden o uğultuya bir anlam vermeye çalışıyor ama boşuna. Sonra korkuya kapılıyor, elindekileri yere bırakıyor, birden ağlamaya başlıyor, sümüğü balon gibi şişiyor ve yalınayak kerpiç bir eve doğru kaçıyor. Yakınlardan bir çoban köpeği huzursuzca havlıyor. O köpeğin havlamasına diğer köylerin köpekleri katılıyor. Ufuktaki toz bulutu yükseldikçe köyün ve tüm vadinin üzerine koyu renkli bir gölge düşüyor. Uğultu çekilmez oluyor, huzursuzluk giderek büyüyor, çocuk korkuyor ve evin bir köşesine sinip ağlıyor.