Bu sayfalarda zaman zaman edebiyat, sanat, düşünce ortamımızdan yakınmalarımız oldu. İstemeye istemeye yaptık bunları. Zorunluluklar doğdu. Gerçi kendimizi tutup uzun uzun susmayı da tercih ettik; ama ne yapalım ki her zaman böyle olmuyor…
Kişilik denen şey, en çok edebiyat, sanat, düşünce dünyasında olması beklenen şeydir. Şair, ressam, müzisyen kişiliğiyle “sanatçı” dediğimiz kategoriye girer. Kişiliğiyle bir üslubu olur sanatçının mesela. Başkalarından öyle ayrılır. Geçmişte bu durum böyleydi. Gelecekte de farklı olmayacak. Kişiliğiyle sanatçı, gerçek bir sanatçı olacak.
Peki ya kişiliksizlere ne demeli? Günümüz şiir ortamı, kişilikli beş on şairin yanında onlarca kişiliksizle dolup taşıyor. Kişilikli şairlerimiz hiç bu kadar az olmamıştı. Kişiliksizler hiç bu kadar dergileri doldurmamıştı. Şairlerimiz kişiliklerinden hiç bu kadar taviz vermemiştiler. Üzücü, düşündürücü bir durumla karşı karşıyayız...