İslam’ın erken dönemlerinden itibaren müslümanlar arasında baş gösteren siyasi veya entelektüel ihtilaflar ve ayrışmalar, mezhepleşmenin doğurduğu taassupla birlikte tekfîrci bir söylemin de yaygın olarak kullanılmasına yol açmıştır. Kendisi de bu tekfîrci söylemden nasibini aldığı anlaşılan Gazzâlî (ö. 505/1111), Faysalü’t-tefrika beyne’l-İslâm ve’z-zendeka’da tekfîrci söylemin psikolojik ve teolojik nedenlerini tespit etmeyi; iman ile küfür arasındaki sınırın ne olduğu, hangi inanç, davranış ve sözlerin insanı iman dairesinden çıkardığı, bu konuda ölçütlerin ne olabileceği sorularına cevap vermeyi hedeflemektedir. Böylece tekfîrin kurallarını belirlemeyi, kişi ve ekollerin gelişigüzel tekfîr edilmesinin önüne geçmeyi amaçlayan Gazzâlî, bu doğrultuda nasların hangi durumlarda ve nasıl tevil edilmesi gerektiğiyle ilgili de bir çerçeve sunmaktadır.