Celal Kuru kendisiyle kavgası dinmeyen kahramanların hikâyesini yazar. İnsanın ukdeleri, özlemleri, ihtirasları, pişmanlıkları, yenilgileri ve çelişkileriyle yüzleşmesinin konu edildiği bu hikayelerde kurgusallıktan ziyade anlatının kendisi öne çıkar. Bir başka ifadeyle kurgunun gücünden çok sözün gücü ön plandadır. Aforizmayı andıran sağlam yapılı cümlelerle örülü bu kitapta meczup, âşık, veli, karamsar ve uyumsuz karakterli çeşitli kahramanlar delilik ile bilgelik arasında mekik dokurlar. Yazar gerçekliği sorunsallaştırır. Yer yer ‘olağan’ın sınırlarını aşarak olaylar zincirine mucizevi halkalar ekler. Bu nedenle kimi hikayelerde gerçekliğin bir anda bambaşka boyutlar kazanıp gerçeküstü bir mecraya doğru aktığı görülür. Kimi hikayelerde ise katı gerçeklik sevimsiz ve rahatsız edici taraflarıyla sunulur. Bedbin bir bakış açısının hâkim olduğu bu hikâyeler aslında bir yönüyle ümide gönderilmiş ima yollu bir davet olarak da değerlendirilebilirler.