Gauguin ne tam olarak eğitimli bir adamdı, ne de incelikli bir stilist. Ama bir yazar olarak, en az ressam kimliği ile olduğu kadar engelsiz ve kısıtsız ifade etti kendisini; keskin bir gözlem yeteneği ve karşılaştığı tüm şeylerin doğası hakkında bitmek tükenmek bilmez bir merakı vardı v ezaman zaman zor, hatta bazen son derece nahoş bir adam olsa da, mizacı tüm yaratıcı gayretlerinde çıkış bulan sıcakkanlı bir insandı. O tuhaf, yine de horgörülemez adamın duygularını paylaşan okuyucu, özel bir anda bu Mutsuzluk Dağı'nın şöyle yazabildiğini görmekten memnunluk duyacaktır: Medeniyet yavaş yavaş üzerimden dökülüyor. Yalın bir şekilde düşünmeye ve komşum için pek az nefret hissetmeye başlıyorum -daha doğrusu onu sevmeye başlıyorum. Özgür bir yaşamın tüm keyifleri -hayvani ya da insani artı benim. Yapay olan, geleneksel, alışılmış olan her şeyden kaçtım. Gerçeğe, doğaya giriyorum.