Dünyadaki her ÅŸey gözle görülmeyen ince sicimlerle birbirine baÄŸlı ve girift durumdaydı. Ä°nsanın bunu anlayabilmesi için geçmiÅŸ yaÅŸamına bakması yeterli olacaktı. Çünkü geçmiÅŸine bakan insan yaÅŸadıklarının onu nasıl deÄŸiÅŸtirdiÄŸini, neler kattığını, nasıl yıkıp yıkıp yeniden inÅŸa ettiÄŸini ve nasıl baÅŸka yaÅŸamlara da etki ettiÄŸini görecekti. Ama asıl önemli olan bütünü görmeye çalışmaktı. Resmin, filmin bütününü… Aslında bu süreç bir yolculuktu, amacını keÅŸfeden için ise özüne ulaşıp kendini inÅŸa etmekti. Böylece bu yol bir mesleÄŸe, bir sanata dönüşürdü. Yolculukla oluÅŸma sanatı, yolculukta var olma sanatı haline gelirdi.Â
Bunun için insanın kendi iç dünyasının daha derinliklerine inmesi gerekiyordu. Her derinlik ve her katmandaki ısı, basınç, ÅŸiddet ile içindeki karbon atomları insani erdemlerle kovalent baÄŸlar ile baÄŸlanarak kırılmaz, parçalanmaz bir elmas halini alacaktı. Ama bu uzun ve meÅŸakkatli bir yoldu. Bu içsel yolculuÄŸundan yüzeye çıkabilmesi için volkanik patlama gerekliydi. Ä°ÅŸte bu patlamanın ilk hareketlenmeleri Evren’in katıldığı kitap toplantılarından birinde baÅŸladı. Dostlarıyla buluÅŸtukları kitap toplantısı süresince parça parça konuÅŸtukları konular onları dünyanın bozulmuÅŸluÄŸunu, bütününü görmeye götürmüştü. Keza dünya sahnesinde görmüşlerdi, bir kiÅŸinin ya da bir gurubun nasıl dünya tarihini deÄŸiÅŸtirdiÄŸini. OkumuÅŸlardı, ufak bir patlamanın yansımalarının sonucunda nasıl muazzam bir evren oluÅŸturduÄŸunu ve mikro evrenin dinamiÄŸinin nasıl makro evreni oluÅŸturduÄŸunu. Önemli olan doÄŸru, süper pozisyonun, gözlem, eylem, inanç, direÅŸkenlik ve iyi niyetin enerjisi ile maddeye dönüşebilmesiydi. Dünyanın en ufak parçalarından birileri olan bu kadınlar, bütünü nasıl deÄŸiÅŸtirebileceklerini görmüş, inanmış ve eyleme geçmiÅŸlerdi. Ama dünya henüz bunun farkında deÄŸildi.Â