“Benim hikâyem, 'rüzgârın' hemen hemen hiç kesilmediği dünyama oldukça uzak bu diyarda 'yok hükmünü' vuruncaya değin devam etti. Hayat yolculuğumun sonuna geldiğimi artık daha derinden anlamaya başlayınca hükümsüz kılındığım noktalar da beynimi fazlasıyla aşındırmaya başladı."
Eşini kaybettikten sonra yıllarca kendini bulamamış, en yakınlarıyla arasına mesafe koymuş Galip; tam aradığı huzur ortamına kavuştuğunu düşündüğünde kanser olduğunu öğrenir.
Galip’in gözüyle ilerleyen roman; aynı paralelde onun ve ikinci karakter olarak oluşturulan Fatma’nın çevresindeki Nihan, Nihal, Hüseyin, Eren, Deren, Onur Bey’in de izini sürer.
İki farklı anlatıcı ve bakış açısıyla anlatım derinliği…
Galip’in iç dünyasından bağımsız küçük insanların dar bir çevredeki iç dünyası…
İnsanın iç ve dış mücadelesi, bir cinayetin vicdan muhasebesi, karşılık bulmayan sevgiler, tükenmiş umutlar, kesişen ve ayrılan yollar…
“Her yer karardı birden. Göğün derinliklerinden çığlık çığlığa yabancı kuşlar sökün etti. Her biri üzerime hücum ediyor, etimi didik didik yontmak için hamleler yapıyor. Üzerinde yattığım toprak kaynamaya başlamış, adeta ölüm kusan bir kaynar bataklığa dönmüş. Ruhumu ayırıyorum canımdan ve yükselip kendime bakıyorum.”