Anadolu’nun çorak, tozlu yollarından, sıtma ve benzeri hastalıktan geçilmeyen ülkenin “En Çok Şehitli” ilçesi “Şerefli” unvanını alırken, kimine "Şanlı" kimine “Gazi” ve kimine de “Kahraman” sıfatlarını ekleyen asil ve çilekeş millet; “Söz konusu vatan ise, gerisi teferruattır!..” diyen, ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu Kutluk İlteriş'in (Mustafa Kemal) çağrısına cevap olarak, 42 kilonun üstünde olan tüm erkekler cepheye koşarken, aralarında 40’lı yaşları çoktan geride bırakan Sadık Dede de vardır. Eşinin “Bedel olarak bir daylak ver, sen bari başımızda kal!” sözüne karşılık:
"Hanım hanım! Ölümden korkup savaşa gitmemek bize yakışmaz, çocuklar sana, siz de Allah’a emanet. Unutma ki daylakların ülkesi yoktur!" diyerek, henüz doğmamış çocuğunu yetim bırakma pahasına, kardeşleriyle birlikte şehadete koşar adım giden ve 26 Haziran 1918’de ölümsüzlük sırrına eren Sadık Dede, biri nişanlı iki kardeşiyle birlikte Çanakkale’deki 251 bin 309 şüheda arasında yerini almıştır.
“Vatan nedir bilir misin? Uğrunda CAN veren bilir!” diyen ataları Boğaç Han’ın mirasını, damarlarındaki al renkli sıvıyla birlikte 28 Mayıs 1915'te ve Haziran 1915’te ülke topraklarına maya olarak akıtanların "vatan tutkusu", bizim özgürce yaşadığımız “ŞEHİTLER DİYARI"dır.