"Denizden gelen nemli ve sıcak havayla dolu
rüzgârın, perdelerini savurarak esip geçtiği,
pencerelerinden bakanların göz bebeklerinde
büyük çam ağaçlarının yeşiliyle karışmış maviliğin
göründüğü, kıyıdaki kayalıklara çarptıkça
dağılan büyük dalgaların seslerinin bazen çok
şiddetli bazense çok az duyulduğu konağın
ikinci katındaki odasından çıkıp, tahta merdivenleri
gıcırdatarak iniyordu Kadı Halil Efendi.
Onun aşağıya inişini bu gıcırtılardan anlayan
halayıklar, karşılaşmak istemediklerinden
hemen bir köşeye saklanıp, gizleniyorlardı.
Her gün kuşluk vakti olmadan konaktan ayrılıp,
Kanuni Sultan Süleyman’ın fetihten sonra
gül pembesi rengindeki taşlardan yaptırdığı
Süleymaniye Camisi'nin hemen yanındaki, davalara
baktığı kadı odasına giderdi. Refikasıyla
birlikte oturduğu konak, kalenin en güzel
manzaraya sahip yerindeydi. Güzel de bir
bahçesi vardı. Neredeyse on yıl olmuştu
buraya geleli."
Rodos’ta başlayan ve Anadolu’nun batısında
devam eden, iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın,
zalim ile mazlumun, gerçek ile hayalin ve
kazanmak ile kaybetmenin serencamını okuyacaksınız.