Bu çalışma, sürrealizmin yaşayan efsanelerinden biri olan Jan Švankmajer'in imge dünyasında nesneler aracılığıyla gezinmekte ve bilinç dışının karanlık yanlarını ziyaret etmektedir. Bu ziyareti gerçekleştirirken sinema ve plastik sanatlar arasındaki ilişkileri değerlendirip disiplinlerarası bir okuma alanı yaratmaktadır. Siyahın Sonsuz Yolculuğu'nda, karanlıkta kalmış tüm aşkınlıklar, tekinsizlikler, obsesyonlar, rüyalar, gerçeküstücü imgelerle tekrar açığa çıkmakta ve Švankmajer'in metaformoz dünyasında yeniden şekillenmektedir.
“Obsesyona teslim olun. Bundan daha iyi bir şey yok. Takıntılar çocukluktan emanettirler. Ve en değerli hazineler çocukluk derinliklerinden gelir. Her zaman çocukluk kapısını açık tutmak gerekir. Duygularla ilgili kısmını, anılarla ilgili olanları değil. Bilinçli ya da bilinçsiz. İç nehrinizin serbestçe akmasına izin verin. Bunun üzerine yoğunlaşın ama aynı zamanda rahatlayın. Film yaparken, yirmi dört saat boyunca filmin içine dalmalısın. Ancak o zaman obsesyonların, çocukluğun filme yansıyacaktır.
Ve film çocukluğun zaferi olacaktır” diyor Švankmajer.