“Bir bütün olmuştuk. Mükemmel uyum. Her şey yolundaydı. Son derece yolunda. Tam istediğim gibi. Küçük, tatlı bir ölüm. Kalbinin kısacık durduğu, sana kendini canlı hissettiren o an. Bana hayat veren rüzgârda titreyerek, uykuya daldım. Gülümsüyordum. Tamamlanmıştım. Erkektim.”
Bir konser. Âşık olduğu kızı dinlemeye giden bir delikanlı. Yüzücü, okulunda başarılı. Kız, solisti olduğu grubun şarkılarını söylerken, delikanlı da onu büyük bir sevgiyle dinliyor. Konserden sonra birlikte yürüyorlar. Gece. Biraz sarhoşlar. Bir parka girip çimlere oturuyorlar. Kız yorgun olduğunu söylüyor, çimlere uzanıyor. Delikanlı, kızı öpmeye başlıyor. Sevişiyorlar. Çimlerin üzerinde uyuyorlar. Delikanlı evine geliyor, çok mutlu. Âşık olduğu kızla sevişti. Kapı çalıyor. Polis. Delikanlı, tecavüz suçlamasıyla karakola çağırılıyor…
Parkta yaşanan bir gecenin ardından hayatları paramparça olan iki genç insan, Magali Wiéner’ın kaleminde adaleti arıyor. Evet ve hayırın sınırı nerede başlayıp, nerede bitiyor? Yaşamları derinden sarsan soruların peşinde uzun bir sorgu, bir yanıt arayışı.