“Muhabbetin en güzeli nasıl olur bilir misin, hoş bilirsin, elinden kim bilir kaç kişi geçmiştir bugüne kadar. Muhabbetin güzeli, seçtiğin kelimedeki mana senin için neyse, karşı taraf için de o ise âlâdır. Konuşmak o zaman karşılıklı bir şey olur. Hoş o da maharet ister. Zaman ister. Yoksa ha konuşmuşsun ha susmuşsun, fark etmez.”
Öyküler, okurları ıssız bir gölde yolculuğa çıkaran tekne gibidirler. Etrafımızdaki manzara bizi büyülese de gözümüz manzaranın birleştiği yerde, ufuktadır.
Tengömlek’in her bir hikâyesi de bize ayrı bir manzara sunuyor. Akıcı dili, özgün benzetmeleri ve sıcacık anlatımıyla manzaranın hem büyüsüne kapılıyor hem de tanıdık kesitler keşfediyorsunuz: Mahallenin sevilen büyüğü Hatice teyze, alçak gönüllülüğüyle kiminin sevgisini kazanan kiminin öfkesine maruz kalan Emsal, kıskançlığı ama bir o kadar da sevilme arzusuyla Feride ve dahası. Acaba hangi manzara sana daha tanıdık? Hangi manzara sensin, hangisi yan komşun? Hangi manzara seni içine çekip huzur verdi, hangisi tedirgin edip öfkelendirdi?
Peki asıl manzara hepsinin birleştiği noktada yani ufuktaysa?