Din, insanların tutum ve davranışlarını, insanlararası ilişkileri ve toplumsal hayatı belirleyen bir kurumdur. Bu anlamda din, insani deneyimin merkezinde yer alan bir fenomendir. Söz konusu bu deneyim, büyük oranda bireyin içinde yaşadığı toplumun sosyo-dini yapısına bağlı olarak tecrübe edilmektedir. Dinle ilgili bilgiler genelde soyut olduğundan zorunlu olarak bir sembol ya da bir imge aracılığıyla sunulmaktadır. Birtakım semboller veya imgeler vasıtasıyla toplumsal alanda tezahür etmemiş bir dinin, bireyler üzerinde sosyal etkisinden bahsedilemez. Bu nedenle, din toplumsal alanda, semboller, değerler, normlar, imgeler yoluyla tezahür etmekte ve bireylerin, bunlarla etkileşimi ölçüsünde dindarlık eğilimleri ve tipolojileri oluşmaktadır. Dolayısıyla bireyin, toplumsal alanda tezahür etmiş ve kurumsallaşmış dinle olan etkileşimi, ancak bir toplumsallaşma süreciyle ortaya çıkmaktadır.