Türkiye tarihinde, Cumhuriyet'in kuruluşundan başlayarak 1950'li yıllara kadar rejimin ana hedefi, Anadolu'da Osmanlı'dan arta kalan halklardan bir Türk ulusu yaratmaktı. Devlet açısından Çerkesler her ne kadar Kürtlerle birlikte '”öteki” sayılsalar da, Müslüman oldukları için Ermeni, Musevi ve Rumlardan ayrılıyor, ve bu anlamda “Türkleşmek” ve yaratılacak “Türk Ulusu”nun bir parçası olmak için gerekli önkoşullara sahip olan bir halk olarak kabul görülüyordu. Genel Türkiye siyaseti içinde zaman zaman “hain” damgası yediler (örneğin Milli Mücadele döneminde) yada güvenilmez unsurlar olarak görüldüler (örneğin 1970'lerden sonra diaspora içerisinde farklı ideolojik eğilimlerle birlikte harekete geçen bir Çerkes aktivizmi doğmaya başlayınca). Zaman zaman ise devletin bekası için “müttefik” ve “akraba” halk sayılarak komünizme ve dış tehlikelere karşı safların en önüne oturtuldular.
Temeli 2012 yılında Londra Üniversitesi'nde sunulan bir doktora tezine dayanan bu kitabın yazarı Dr. Zeynel Abidin Besleney, elinizdeki çalışmanın amacını; dünden bugüne Türkiye'de Çerkes diaspora siyasetinin tarihsel ve toplumsal özelliklerini, diasporada yaşanan ideolojik farklılıkların ulaştığı boyutları karşılaştırmalı olarak incelemek ve bunu yaparken Cumhuriyet'in ulus yaratma siyasetinin içinde Çerkeslerin konumunu doğru biçimde tanımlamaya çalışmak olarak açıklıyor.
“Acaba Türkiye'de analitik bir çerçeveye oturtulabilir gerçek bir Çerkes Diaspora Siyaseti var mıdır?”' sorusundan hareket ederek incelemesini yaptığı 1864-2011 arasındaki döneme ilişkin literatürün genel olarak zayıf olduğunu (yakın dönemde zenginleşmeye başlamasına rağmen), özellikle Çerkes aktivizmi içinde yer alan enformel siyasi gruplar ve İslami hassasiyete sahip kurumların üzerine yapılmış kayda değer akademik çalışmaların bulunmadığını tespit eden Besleney, karşılaştırmalı bir yöntem izleyerek Çerkes diasporasının tüm bileşenlerini ele alıp, onların siyasal, kültürel ve manevi hassasiyetlerini gerekçeleriyle irdeliyor.
Kendisinin de Çerkes ve bu nedenle bir anlamda “içeriden” biri olmasının getirdiği etik ve pratik engellerle de boğuşan yazar, ayrıca ilk gençlik yıllarında Çerkes aktivizmi içinde yer almış olmasının getirdiği zorlukları ve avantajları, bu araştırmanın yönteminin önemli araçları olarak kullanıyor.