Modern bireyin varoluş ve anlam arayışı çoğu zaman cevapsız kalan sorularla şekillenir: Kimim, neden buradayım, ahlâkın ve özgürlüğün kaynağı nedir? "Varoluşun Gizemi: Martin Buber ile Gabriel Marcel’de Tanrı ve Ahlâk Yolculuğu" tam da bu temel insanî meseleleri, çağdaş dünyanın bireyi sıkıştıran yalnızlık ve anlam kaybı ortamında yeniden düşünmeye davet ediyor.
Elinizdeki kitap, insanın hem kendisiyle hem diğer insanlarla ve aşkın varlıkla kurduğu ilişkileri, Buber’in “Ben-Sen/Ben-O” diyalogları ve Marcel’in “bağlanma-sadakat” merkezli düşünceleri ışığında yeniden yorumluyor. Varoluş felsefesinin arka planından yola çıkan yazar, teist varoluşçu düşünürlerin günümüz insanına sunduğu çözümlemeleri özenle masaya yatırıyor. Bilgiyle duygunun, sorgulamayla maneviyatın buluştuğu bu eserde, okur bir akademik çalışmanın ötesinde adeta felsefî bir yolculuğa davet ediliyor.
Buber’in "Mutlak Sen" üzerinde yükselen diyalog felsefesi, ilişkilerin derinliğinde insanın anlamı nasıl yakalayabileceğini gösterirken; Marcel’in gizem dolu sadakat ve aşkınlık yaklaşımı, sadece düşünsel değil varoluşsal bir bağlanmanın kapılarını aralıyor. Bu eser, ateist ve teist varoluşçuluk arasındaki farkları incelerken okuyucusunu bir seyirci olmaktan çıkarıp, bireysel anlam krizlerinden toplumsal sorumluluğa uzanan özgün bir sorgulamanın parçası haline getiriyor.
Kitap boyunca modern hayata meydan okuyan yalnızlık, yabancılaşma ve değer yitimi tartışmaya açılarak, asıl çözümün insanın Tanrı ve ötekiyle kurduğu anlamlı bağlarda saklı olduğu gösteriliyor. Akademik bir titizlikle yazılan bu çalışma, hem din felsefesi hem de modern etik tartışmalarına katkı sağlayacak evrensel bir bakış açısı sunuyor. Elinizde tuttuğunuz bu kitap, Martin Buber ve Gabriel Marcel’in katmanlı düşünceleri eşliğinde, anlam ve ahlâk krizlerini aşmak için bir yol haritası arayan herkesi, varoluşun gizemine doğru büyüleyici ve dönüştürücü bir keşfe çağırıyor.
