"Ayağa kalkmayı deniyorum. Başım artık daha az ağrıyor. Göz kapaklarım da şimdilik hafiflemiş. Duvara tutunarak ayağa kalkıyorum. Ellerim beyaz kireç oldu, bu oda... Tanrı’m, neler oluyor bana, ben neredeyim? Hiçbir şey hatırlamıyorum. Arkamı dönüyorum. O da ne, yatak yerinde yok. Demin üzerinden kalktığım yatak yok. Akıl hastanesinde miyim? Arkamı döndüğümde sihirli yaratıklar eşyaları yok mu ediyorlar? Biz hangi gündeyiz? Hangi aydayız? Allah’ım, biz hangi yıldayız? Hiçbir şey bilmiyorum. Gözüme bir ışık çarpıyor, kafamı çevirdiğimde ne göreyim? Bir pencere, demin yok olan kapının olduğu duvarın sağ köşesinde, panjuru, demirleri olmayan, pırıl pırıl bir pencere. Hemen oraya doğru ilerliyorum. Pencereden dışarı bakıyorum. İçimi bir umut kaplıyor, başımın ağrısı yok, göz kapaklarım kelebekler kadar özgür. Alabildiğine uzanan yeşil çimenler, tepeler, uçsuz bucaksız. Yemyeşil, dolma biber yeşili, doyurucu bir yeşil. Mükemmel. Gözlerim ağırlaşıyor tekrar, mutlu bir hayata dalıyorum."