Kalpten kaleme düşen cemrelerin oluşturduğu bu kitap; irfanî ölçüler, değerlendirmeler, söz incileri, tavsiyeler, tenkitler, tahliller, nükteler ve mizahtan oluşuyor.
Ve bu yürek yansımaları, “hayattan ölüme, düzenden kaosa, sevgiden nefrete, geçmişten geleceğe, zamandan mekana, gençlikten ihtiyarlığa, ruhdan maddeye, siyasetten sanata...” alabildiğine geniş bir konu skalasına sahip.
Özetle, kaleme düşen bu cemreler, bir derdin dışa vurumunun, bir derman arayışının meyveleri...
Bazen birine karşı sevgini göstermek için bedava bir “TEBESSÜM”, çok pahalı bir “HEDİYE”den daha faydalı olabilir.
Dün, ünlü bir güzellik salonuna gittim.
“Parası önemli değil” dedim. “Şöyle bir ruh bakımı yaptırmak istiyorum.”
Bana sanki deliymişim gibi baktılar.
Dostlara götüren yolun kilometre hesabı yapılmaz. Sevilen her uzaklık yakındır.
-Amcası, KUZU gibi çok usludur benim oğlum.
-Çok güzel, ileride güdülmek için iyi bir KOYUN olur.
Gözlerimi, gözyaşıyla yıkadığımda, daha önce göremediğim bir çok şeyi gördüğümü farkettim.
“Etliye sütlüye karışmaz o” dedi arkadaşım. “Yanılıyorsun” dedim.
“Daha dün lokantada beraber döner yedik onunla, üstüne de sütlaç...”
Kardan adamların saltanatı güneşi görünceye, paradan adamların saltanatı ise menfaat muslukları kesilinceye kadardır.
Futbol iki ayakla oynanan bir oyundur, siyaset ise kırk ayakla...
-Gözlerim bozuk doktor, UZAĞI göremiyorum.
Onu tedavi ederiz dostum. Senin asıl hastalığın TUZAĞI görememek.
-Hanım, şu bizim yeni komşunun evinin içi gözüküyor.
-Farkındayım, HAYA PERDESİ yırtılmış sanırım.
Ekmeğini yediği şahsın şarkısını söyleyen, pastayı gördüğünde onun türküsünü söylemeye başlar. Çünkü gümüşle satın alınan sadakat, altını görünce saf değiştirir.
