Mavi Kuş
Uzun zamandır böyle güzel bir şey okumamıştım.
Nasıl desem, bir hikâye anlatıcısı Kutlu. Yani okurken okumuyormuş da dinliyormuş hissi uyandırıyor. Veya ne oluyorsa izliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Hikâyenin dünyası okurun etrafına örülüyor. Yazar oyun oynamıyor, kurgusal bir muziplik yok. Destancı emmiler vardır ya, anlatırlar da anlatırlar, dinlemeyi bırakamazsınız. O kadar tatlı gelir muhabbet. Annemlerin memleket Bursa'nın bir köşesinde bir tanesini dinlemiştim, abartmıyorum adam kilitlemişti resmen. Kutlu da bu emmilerin dupduru, su gibi yazanından.
Bir kasaba tasviriyle başlıyoruz. Meydandaki köpek, dükkanlar, esmeyen rüzgar, sıcak, hepsi beyaz bir zeminde yavaş yavaş belirmeye başlar. Anlatıcı, meydanda ne varsa hepsine teker teker hayat verir. Ben kitaplara post-it yapıştırırım not almak için, "sinopsis" diye not düşmüşüm. Bu bölümler tıpkı bir senaryonun temeli gibi. Kitabın sonuna gelince güldüm, harbiden de öyleymiş. Neyse, geleceğiz oralara.
Mekan tasvirlerinden sonra dükkanlara, dükkan sahiplerine geliyoruz. Çok renkli tipler var ve çoğu metnin ilerleyen bölümlerinde yer almıyor ne yazık ki. Kutlu bu tiplerden en aşağı üç kitap daha çıkartabilirmiş. Çıkartmıştır belki de, bilmiyorum. Sadece tipler yok, leylek de var mesela. Hacı leylek. Caminin çatısında yuvası var, her sene göç ediyor ve dönüşü kasaba eşrafı tarafından bekleniyor. Birazcık gecikirse, "Yahu nerede kaldı bizim hacı" diye endişe ederlermiş. Böyle küçük detaylarla dolu bir kasaba, oldukça gerçek. İçine girmek son derece kolay.
Bu sıcak ortamın içinde devlet daireleri son derece soğuk, resmi. Korkulacak bir yer, devletin kasabaya uzanan, kendini hatırlatan bir eli.
Kutlu bir düşünce adamı. Satırlarında Yunus Emre'ye, Tanpınar'a rastlayacaksınız. Kasabayla güzel bir uyumları var. Anlatıcı da yazarın ta kendisi olduğu için doğal olaylar. Okurla doğrudan iletişim kurma olayı da var, okurla konuşuyor Kutlu. En başta dediğim hikâye anlatıcılığı buradan geliyor.
Kasabayı dolaştıktan sonra Mavi Kuş'la tanıştırılıyoruz. Mavi Kuş bir otobüs. Kapaktaki. Kapıya yapıştırılan kuş beyaz, otobüs mavi. Eski püskü, yuvarlana yuvarlana gidiyor. Sahibi ve şoförü Deli Kenan. Deli Kenan'ı tanıdıktan sonra otobüse binecek kişiler çıkıyor karşımıza.
Otobüsü hayata benzetmiştim ben, hani illa bir şeye benzetilecekse. Herkes aynı otobüste. Seyfi'nin saflıkları güldürüyor, karanlık adamlar korkutup heyecanlandırıyor, Kenan'ın delilikleri korkutuyor. Hissedilebilecek her şey var, o insanlar o kadar sahici ki.
Sahici de, her şey bir film çekimi çıkıyor ya! Menzile vardıkları zaman yönetmen, "Stop!" diyor, oyuncular, yani otobüstekiler çay may içiyorlar, dedikodu yapıyorlar! Bir şaşırtıcı olay daha, karanlık tipler gerçek çıkıyor, vuracakları adamı vuruyorlar! Kutlu harbiden çok iyi şaşırtıyor, taca atıyor okuru. Keskin bir dönüş olsa da rahatsız etmiyor bu.
On numara kitap.