YALNIZCA GEÇMİŞ, GELECEĞİ KURABİLİR
Şerh-i Mütûn üstadı Ali Nihad Tarlan bu ay vefat etti, 78’de. 20. Yüzyılın büyük Türk hattatı Mustafa Halim Özyazıcı da öyle, 1964’ün otuz eylülünde. Metin And Hocamız da aynı gün, 2008’de. Neşet Ertaş, 25 eylülde, Bülent Oran, 23’ünde. Filibeli Arif Efendi’yi bildiniz mi? O da eylülün 19’unda, 1909’da, büyük hattattı. ‘Heyder Baba’nın şairi Şehriyar da Nida Tüfekçi de bu ay vefat etti. Üstad Necip Fazıl, büyük dergisi Büyük Doğu’yu bu ay yayımlamaya başladı, 1943’te. Şerif Muhittin de Türkçe’yi Batı dünyasında Türkoloji’nin yayın dillerinden biri haline getiren Şinasi Tekin de bu ay vefat etti.
Bu isimleri niye sayıyoruz burada? Üstelik tüm zaman dilimlerine bakarak da çıkarmadık buradaki isimleri. Büyük Doğu’nun çıkışını saymazsak sadece birkaç vefat tarihi üstelik. Doğum günlerini dikkate alsak çok daha fazlası çıkacak karşımıza. Dikkate alınmamış devasa bir kültürün ve tarihin içinde duruyoruz. Cemil Meriç’in ifadesiyle ‘hazinelerinin üstüne oturan ve bir süre sonra hazineleri olduğunu unutan’larız biz. O unutkanlığa bir kılıç darbesi olarak her ay çıkan Cins, bu ay ‘ihtiyarlık’ ve ‘gençlik’ arasında biraz da burayı ele alıyor.
Geçtiğimiz ay sessiz sedasız yeni bir bölüme başlamıştık. Dikkat etmeyenler için altını çizelim: Put Kırma Töreni. Burada, çeşitli çap ve ebatta, farklı tür ve disiplinde kirli mekanizmaların galip getirip şöhret verdiği irili ufaklı putlara baltamızı göstermeye niyet ettik. (Evet bir baltamız var) İlk yazıda, Secaattin Tural Hocamız, Yaşar Kemal’in İnce Memed putunu kırmıştı, ‘İnce Memed’in neden edebi bir değeri yok’ sorusunun cevabını vererek. Bu sayıda da uzun yaşadığı ve şiirde ısrar ettiği için yolu iyi isimlerle kesişmiş olan kötü bir şairi ele alıyoruz. Ataol Behramoğlu üzerine yazdı Can Acer. Evet bu bir put kırma eylemi ama küçük bir put. Küçük de olsa insanlığı, şairliğinde de kötü bir put olan Behramoğlu bu sayıdaki konuğumuz.
Muhammed Yazıcı, bu ayla birlikte yeni bir diziye başlıyor: “Eve Dönüşün Yolu.” Zannedildiğinin aksine tanınmamış, bilinmemiş, okunulmamış ve çevrilmemiş bir büyük düşünür üzerinden, onun savrulmaları, düşünce krizleri, kavramlar ve yöntemler karşısındaki tutumları üzerinden uzun soluklu bir harita çıkarmaya çalışacak. Kim o? İsmini görünce köy hocası zannedip, ‘batıya bakmaktan tutulmuş boynumuzla’ dikkate değer bulmadığımız insanlık tarihinin en büyük düşünürlerinden birisi olan Gazzâlî.
Şair Ömer Erdem’in bir çeşit yakın tanıklık notlarından örülü Sezai Karakoç yazıları devam ediyor. ‘Günler Çözüldükçe’, bu ayla birlikte 18 oldu. İyi bir kitabın gelmekte olduğunu görüyoruz. Turgay Anar Hocamız, isimler ve eserler etrafındaki derinlikli yolculuğunu sürdürüyor. Biz oldukça memnunuz. Tanpınar ve Saatler var bu sayıda. İhtiyarlara yer yok da kime yer var? Bir dosya kurduk bu sayımızda. Her yerde karşımıza çıkan genç ve gençlik övgüleri ne anlama geliyor sorusunu açmaya çalışıyoruz. Gençlik ve gelecek, ihtiyarlık ve hafıza arasında olan biteni kurcalamaya çalışıyoruz. Sadık Yalsızuçanlar, İsmail Kılıçarslan, Sertaç Timur Demir ve Gökhan Ergür yazdılar.
Yeni bir bölümümüz daha var: Deus ex Machina. Sinema ile şiiri bir araya getiren tuhaflık. Antik Yunan mirasının önemli bir bölümü bizim topraklarımızda yorumlanabilir diyerek bu latince kalıba itiraz etmedik. Bir film ve üç sahne. Bir şiir ve üç mısra. Genç arkadaşımız Hanne Sekili yazdı. Bakalım neler olacak. Son olarak kadroya bir ilave daha: Kübra Kuruali, bu aydan itibaren düzenli olarak yürüdüğü yolları yazacak. Yürümenin dışında bütün eylemlerin adı neyse onun dışındaki her şeyin içindeki.
