Her gece birazcık daha yazıya dönüşünce Bursa omzunu İstanbul’a yasladı. Susan kelimeler gece vapurlarında yolculuğu gözlediler. Dalgaların–kayalıklara köpükler bırakışını izledi bir kız. Dilini aşka yutmuş, geceye okumuştu.
Mavi kalemini gördü uzaklardaki ada. Yazarsa A4 kâğıtlarına, yalnızlığı gökten yere inecek ve düşü bölünecekti. Yazarsa, herkes bir yarasından onu ünleyecekti. Bir anda hiçbir şeyi kalmamış biri gibi fakirleşti. Sevgili’ye seslenmesi elinin titremesinden, gözlerinin geceye gitmesinden belliydi. Vazgeçmedi. Yılmadı. Mumun yakacak canı vardı besbelli. Çünkü yıllar, yârin gidişi gibi acılı geçti.
Bu aralar bir hareket var. Bakışlarınızı sunarsanız, o kayalıklardan sulara açılmış ucu yanık sayfalar görülüyor. Bir harfinden tutarsanız sizi de saracak kelimeniz. Yaklaşırsanız deniz kokusunu kalbinize usulca bırakacak. Uzaklardan çağıracak yakınlığınızı. Yaralarınıza gözyaşı dostluğu ikram ederken canınıza yoldaş olacak.
Durmayın dünya kalabalığında. Tenhalığınıza çekilin.
Size sizi dinletecek satırlarla baş başa kalma zamanı geldi.
Şimdi A4 Yalnızlığı’nın tam vakti!