“Hayat tiyatrosu, dünya sahnesindeyim. Düşünüyorum. Senaryoyu yırtıp atmayı, üzerimdeki onca göze rağmen oyunun ortasında tüm ezberlerimi unutup kendimi hayallerimin doğaçlamasına bırakmayı, kimi zaman meteliksizi oynamayı, şatafatı arzulayan bedene rağmen sadece ruhumu doyurmayı, konuşmak varken susmayı, yaşamak varken karakterlerimi yaşatmak adına yazmayı, geçmişimin ve kendi duygularımın katili olduktan sonra vicdanıma teslim olup zihnimdeki hapishaneye tıkılmayı, müebbet hapsi veya kalemimin kırılmasını göze alabilir miyim?”
Temel harcı psikolojiyle karılmış olan, yazarın “ilk profesyonel eserim” olarak nitelendirdiği AKİS, polisiye ve bilimkurgu kolonları üzerinde yükselmekte olan bir yapıdır. İlintilenmesi güç olan bu kolonları aynı zemine dikebilmek içinse roman içi roman tekniği kullanılmıştır. Duygusal ve travmatik geçmişlerle desteklenmiş olan eser, çok sayıda gizemi ve okurlarını şaşırtacak “finaller”ini de içinde barındırmakla beraber polisiye edebiyata yeni bir soluk katmayı amaçlamaktadır. Peki ya biz nefesimizin kesilmesi pahasına aynadaki aksimizi görmeye hazır mıyız?