Bu kitaba adını veren Alakarga, iki bin üç yüz kırk iki gün önce ölüp bir gölün dibinde yatan kırmızı giysili bir kadındır. Alakarga, kendi dünyasındaki yalnızlığından sıkılır, bir gün altı yaşındaki Albain'e görünmeye karar verir. Bedenini kaplayan buz tabakasının altından çocuğa gülümsemeye başlar. Albain sıradan bir çocuk değil, yaşadığı her ânın tadını çıkarmayı, keyïfle yaşamayı bilen biridir. Yeni arkadaşının desteğiyle, büyürken içindeki çocuğu korumayı da öğrenir; Alakarga ona, önceden tasarlannmış, belirlenmiş görevlerini değil, mutluluğun peşinden koşmayı öğretir. Kendi kurallarını uygulamayı. yürekli olmayı da. Alakarga, büyük hayallerini kimseyle paylaşmayan bu çocuk-adamın, kendine kurduğu dünyanın adı olur. Acıların temelinde sevgisizliğin yattığı bir dünyada, Alakarga'nın görevi sevginin varlığını hatırlatmaktır. Alakarga'yı okurken, içinizdeki çocuğa dokunduğunuzu hissedeceksiniz.