“Alevilik, İslamın tasavvufi bir yorumudur. Yöntemini doğrudan Kuran’a dayandırır,” türünden söylencelere aldırmadan eklenmeli: Alevilik diğerlerine eşit mesafede duran, insan ve doğa temelli ortakçılık inancıdır. Anadolu Aleviliğine ta Selçuklu’dan bu yana eşitlikçi ve paylaşımcı bir köylü-göçer komünalizminin özlemleri sinmiştir. İnancı gereği ezilenin, haklının ve mazlumların yanında yer alma gayretiyle milliyetçi, ırkçı, şovenist anlayışlardan da uzak durmaya gayret eden Alevilik din öğretisi olmaktan çok, bir duruştur. Öğretilerini doğanın diyalektik yasalarını izleyerek oluşturan özgün bir kültür ve yaşayış biçimidir.
“Alevilik felsefi bir bakış açısıdır; mazlumların ideolojisidir; ezilenlerin eşitlikçi kültürüdür; yoldur; toplumcu laikliktir; hümanizmdir; hoşgörüdür; bir ahlak anlayışıdır; devrimcidir; çağdaştır; moderndir; muhaliftir…”
Alevilik bir ortaklık toplumudur; ölüm ve yaşam diyalektik bir döngü olarak ele alınır.
Alevilik, doğanın diyalektiğidir. Alevilik insan(lık)ın, doğanın ve toplumların işleyişine ve ihtiyaçlarına uygundur.
İslam ile Alevi inancının ritüellerini karşılaştırdığımızda; İslam ile hiçbir alakası olmadığını ve İslamdan binlerce yıl önce var olan bir doğa inancı olduğunu görürüz.
Alevi tarihi bir yanıyla asimilasyon ve katliamlar, diğer yanıyla isyan ve direnişin, boyun eğmemenin tarihidir.
Temel Demirer
Erdal Yıldırım, bu çalışmasında sevgiyi, aşkı, insanı temel alan Alevi Kızılbaş inancını geçmişten bugüne ayrıntılandırarak belli bir tarih aralığında incelemekte ve bu inanç sarmalındaki ritüelleri, gelenek görenekleri ve kuralları bütün yanlarıyla açıklayarak okuyucuya aktarmaktadır. Elinizdeki bu çalışmayla, Alevi Kızılbaş inancını ve bu inanca mensup çevrelerin tarihsel yolculuklarına tanıklık edebileceksiniz…