İnsan; tanıyıp sevdiği kokular kadar yakınlaşmıştır hayata. Kokusunu sevdiğine yakınlaşır, anlaşır.
Ancak; Bir tek kendi kokusunu duyamaz insan.
"...Geçmişimiz de geleceğimiz kadar temiz olmalı. Bir pisliğin üzerine saray inşa etmenin ne anlamı olur ki? Torunlarına ne bırakmak ister insan? Tertemiz bir geçmiş. Doğru değil mi? Oysa neyin üstünde yaşadıklarını bilmiyor insanoğlu. Belki bilmeleri de gerekmiyor..."
"... Kimileri için ise tarih düşlerin en aydınlık olanlarını gerçekleştirmek için insanların giriştikleri umutsuz bir çabadan başka bir şey değilken, önemli tarihleri de varken insanın, sevinçleri de, zıpkın kenarlı söz dinlemez dertleri de, sevgisi de, destanı da, güleni de güldüreni de..."
Niye ki insan yine de illa yalnız acılarını hatırlar?