Güneşli bir gün. Beş kişiydik; bizim mahallenin temel kadrosu. Küçük arabamızla çıkmıştık kıra. Mahalle reisi ağabeyim... Emir vermiş; yatma-uyuma denemesine girişmiştik:
Gün batmak üzeredir. Gün boyu koşup oynamanın yorgunluğuyla, serin toprak bizi beşiğinde sallıyor, gözlerimiz süzülüyor. Taklit gerçeğe köprü oluyor ve uyuma oyunu bizi oyuna getiriyor. Gerisi uyanınca anlaşılacak:
........................
İlk uyanan ben oluyorum: Altımda yaş toprağın, üstümden ay ışığının serinliği ile ürpertideyim. Kulaklarımda derenin lakırdısı: Taşlardan dökülürken, gece-bülbülü gibi şakıyor. Derenin ninnisi kafilemizi de, kafile başımızı da almış büyüsüne; ay ışığına sergilemiş...