Tasavvuf, dinin özünü bireyin iç dünyasında yaşanır hâle getirme faaliyetidir. Bu nedenle ilm-i hâl ve fıkh-ı bâtın adıyla anılmaktadır. Bir diğer ifadeyle tasavvuf, sütün içine yayılmış yağ gibidir. Süt olmadan yağ elde edilemeyeceği gibi İslâm'ın ölçü ve kurallarına uymadan, tasavvufun önerdiği yaşama biçimine ulaşmak da mümkün değildir.
Tasavvuf, merasimler yumağı değil dinin özünü anlama ve yaşama sürecidir. Tasavvufun öngördüğü rûhî ve ahlâkî arınma yolları, tarikatlar vasıtasıyla sistemli ve disiplinli bir şekilde topluma kazandırılmıştır. İslâm tarihi boyunca, yaşadıkları coğrafyanın kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasal alanda şekillenmesinde etkili olan tasavvuf ve tarikat önderleri, öngördükleri tasavvufî düşünceleri, tesis ettikleri tekkelerde işleyip derinleştirmişler ve halka takdim etmişlerdir. Bu çerçevede tekkeler, müntesiplerine belli bir formasyon kazandırmışlardır.