27 Mayıs 1960 ihtilali sonrası, Türkiye’nin Katolik sosyo - ekonomik ve politik ortamında, eğitimini Amerika’da tamamlayarak büyük umutlarla İstanbul’a dönmüş olan idealist genç bir aydının, kalabalık yığınlar arasında yerleşik düzene uymayı reddeden yaşamında kendine özgü çıkış yollarını bulma cabası.
Acaba kaderinin belirleyicisi olan karakteri ona yardımcı olabilir miydi?
Olaylar yarım yüzyıl önce İstanbul’un daha aşırı ölçüde bozulmamış olan özgün dekoru içinde yer almakta ve dramatik değişiminin ilk işaretlerini de vermektedir.