Yılan Dağı'ndaki, birçok hayatı temelinden sarsan yangın, tek bir yıldırım düşmesiyle başlar. Sessiz ve mehtapsız bir gecede, ormanın derinliklerinde boynunu bükmüş duran bir çam ağacına düşer yıldırım ve kozasındaki tırtıl gibi hareketsiz kalır bir süre. Yakınlarda, sorunlu çocuklarla kamp yapmakta olan kadın hiçbir şeyden habersiz uyumaktadır. Ama o çocuklardan biri güneşin doğuşunu bir daha göremeyecektir. Çünkü ateş kısa bir süre içerisinde kozasından çıkıp tüm dağı yutar.
İşte bu cehennemin ortasına iner paraşütçü. İsmi Connor Ford'dur. Sevdiği ama sahip olamadığı kadını kurtarmak için bir melek gibi gökyüzünden aşağı düşer. Julia Bishop en yakın arkadaşı, genç müzisyen Ed Tully'nin sevgilisidir çünkü. Julia her iki gence de âşıktır ama Yılan Dağı'ndaki trajedi onu bir seçim yapmaya zorlar.
Connor acının karanlık yüreğine doğru bir yolculuğa çıkar. Dünyada yaşanan dramların fotoğraflarını çekip ünlenir ama mutluluğa hiçbir zaman ulaşamaz. Usandığı yaşamdan kaçıp kurtulmak için defalarca ölüme meydan okur. Ama bir gün bir kez daha kendini bir yangının içinde bulur. Julia ve kendi kızı ise alevlerin ötesinde bir yerlerde onu beklemektedir.
Yüreklerden yükselen alevlerin, dostluğun, sevginin, acının destansı bir anlatımıdır Ateşten Yürekler.