"Havada kanat çırparak bir süre asılı duran bir yalıçapkını aniden kendini yer çekimine bırakarak beynimin buz mavisi kıvrımları arasına daldı. Oradan en umutvar düşüncelerin capcanlı sözcüklerinden birini kaparak havalandı. Sözcük, kıpır kıpır, hayat dolu bir balık yavrusuna dönüşmüş, kuşun gagasında can havliyle çırpınıyordu, ancak bu nafile çaba onu kurtarmaya yetmedi. Yalıçapkını bir hamlede onu gagasının makasında çevirerek yuttu... Sonra yine bir an için havada asılı kalarak kendini yükseklerden aşağı bırakıp dalışa geçti. İkinci sözcüğü de yerinden söküp beynimin dalgaları arasından ıslak kanatlarını çırparak göğe yükseldi... Kanat çırpışlarının yarattığı rüzgâr, gagasının açtığı yaraların acısını dindirmeye yetmiyordu.
Bir tuhaflık vardı. Ya baygın olmalıyım ya da uykuda...
Uyanık olsam tepip kırmaz mıydı bu kuşun kanatlarını, benim fırtınalı düşüncelerim?.."