Ben Rabbime gidiyorum” demişti İbrahim (a.s), “O bana doğruyu gösterir.”
Parham ise babasının yaptığı işi hiç tasvip etmeyen, günümüz putlarına karşı kendi çapında savaş açan, zeki ve çok akıllı bir çocuk.
İbrahim (a.s) de yalnızdı çağının yangınları arasında. Parham da…
Bir çöl seyyahı çıkageldi sonra. Adı Payam. Taşıdığı çok yüce mesajlardı. Işığını Nurlar Nur’unun (c.c) çöle inen Nur’undan (s.a.s) ve temizlik ve duruluğun abidesi Ebu Hanife’den alan… Âzam’dı anlattığı Şii bir çocuğa. Onun, Ali (r.a)’ye olan hayranlığı ve bağlılığıydı anlatılan.
Bir büyük yangın daha vardı günümüzde. Az sonrası felaket olan.
Bu romanda İbrahim (a.s) adlı harika çocuğun putlara açtığı savaşı, başta babasıyla, tüm putperestlere karşı olan kıyasıya mücadelesini; aynı noktadan hareketle Parham adlı başka bir çocuğun benzer bir mücadeleyi günümüzde de verdiğini okuyacaksınız.
İmam-ı Âzam’ı ise Kur’an ve Muhammed-ül Emin (s.a.s)’den aldığı nurla, günümüzdeki karanlıklara dahi nasıl ışık saçtığıyla müşahede edeceksiniz.
Allah’ın izniyle…
Günümüzde devam eden ve körüklenen bir yangına bir damla su olma ümidiyle yazıldı bu kitap. Tıpkı harika çocuk İbrahim (a.s)’e su taşıyan minik serçenin ağzındaki su misali… Aynı iyi niyeti, aynı samimiyeti barındırıyordu içinde.
Diliyorum aynı samimiyetle karşılık bulur.