“Batılılaşma, Batı uygarlığının gerçek niteliğinden habersiz olmaktır. Bu bilgisizlik, durumun dış yüzünü özüyle karıştırmamıza, Batı uygarlığının görünümlerini onun teknolojik ürünlerinin şaşırtıcı kullanışlılığıyla sınırlamamıza ve bu ilerlemenin ardında cereyan eden düşünceden gafil olmamıza neden olmaktadır. Bu müthiş çarkı döndüren kaynakla irtibat kurmamız mümkün değildir çünkü onun ortaya çıkışına yol açan değişimde bizim payımız yoktur. Biz onunla karşılaştığımızda bu büyük çark, çoktan harekete geçmiş ve bizi de dişlilerinin arasına almıştı. Batı düşüncesinin itici kaynağına yol bulamayış hayranlığa yol açar, bu hayranlık da zihinsel felce. Zihinsel felç de yaratıcı güçlerimizi her alanda durdurarak düşünce yolumuzu tıkar. Bu düşünce çıkmazı, düşüncenin, muhtemelen kendisine açık olan iki yolda da yani Batı düşüncesinin itici gücü ve ulusal hatıranın kaynağıyla bağlantı yolunda seyretmesine izin vermez. Batı düşünce dairesine yol bulmaktaki aczimiz, ulusal hatıramıza sırt çevirmemiz ve o mirasa yabancılaşmamız, kelimenin tam anlamıyla ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamamamıza yol açar.”
“Büyük Asya uygarlıkları, ortak tarihî kaderlerinin bilincinde olmadıkları gibi birbirleriyle hiçbir derin bağa da sahip değildirler. Bu ilgisizlik ve umursamazlık, bizzat bugün yaşanan büyük değişimin bir göstergesidir. Büyük Asya uygarlıkları arasındaki bağ, uzun bir geçmişe sahiptir. Bu üretken bağ, örneğin; Buda dininin Asya kıtasının yarısını kaplamasına, İslam’ın Hindistan’a yol bulmasına, Sanskrit dilindeki eserlerin Farsçaya çevrilmesine ve İslam ile Hint mistisizmleri arasında verimli ilişkiler kurulmasına neden oldu. Bugün Asya uygarlıkları birbirlerini anlamaktan aciz iseler ve söz gelimi Ebû Reyhân-i Bîrûnî, Gazneliler zamanında Hindistan’ı günümüz bilginlerinden daha iyi tanıyor idiyse bunun nedeni Asya uygarlıklarının birbirlerine yabancılaşmış olmasıdır. Peki, yabancılaşma nereden kaynaklanmaktadır? Neden geçmişte düşüncelerin çatışması, dinlerin birbirlerine etkin bir şekilde nüfuz etmesine, ortak bir yaratıcılığa ve yeniden üretmeye yol açarken günümüzde kültürel bir neme lazımcılığa ve yalnızlığa dönüştü?”