Bir tablo hayal edin.
Sanat eseri.
Miras. Size ait.
Tuvali, Türkiye coğrafyası.
Boyası, şehit kanı, alın teri.
Â
Her sabah uyanıyorsunuz.
Gururla seyrediyorsunuz.
Â
Ama, birileri her sabah sizden önce
uyanıp o tablonun başına geçiyor
ve orasına burasına minik minik fırça
darbeleri atıyor.
Her sabah bir minik fırça darbesi.
Usta iÅŸi.
Küçük küçük değişiyor tablo.
Aniden deÄŸil.
Milim milim.
Alıştıra alıştıra.
Yedire yedire.
Â
Aradan yıllar geçiyor.
Tablo, o tablo olmaktan çıkmış!
Komple deÄŸiÅŸmiÅŸ.
Dedim ya, kanıksamışsınız.
Bakıyorsunuz bakıyorsunuz...
Tablo, hâlâ aynı tablo
zannediyorsunuz.
Â
Peki ne yapılabilir?
Fark, nasıl fark edilebilir?
Orijinal’in aslında ne kadar değiştiği...
Ne hale getirildiÄŸi...
İlk bakışta nasıl anlaşılabilir?
Â
Tek çare var. Kıyas.
Tablonun ilk haliyle...
Son halini yan yana koymalı.