‘‘Haklıydı , raslantılar sonucu birbirimizi bulmuş ve kaybetmiştik. Neden olmasın ? Belki orada bir yerde bizim gibi başkalarını da bulabilirdik…
Arkamızda yanan bir orman, önümüzdeyse bizi bekleyen bilinmeyene doğru; karanlığın içinde yürümeye başladık. Sessiz bitkin ve umutsuzduk…’’
‘‘…Yürüyor, yorgun düşen bedenimi, düşüncelerimin arasında kaybolan ruhumla birlikte oradan oraya sürüklüyordum. Tam ormana teslim olmuştum ki: daha karanlık bir yerde adım attığımı algıladım. Karanlık yüzünden yeşilin hiçbir tonu belli olmuyordu. Gözlerim karanlığa iyice alıştıktan sonra görebildiklerim dalları kırılmış, yaprakları kurumuş, neredeyse yok olmak üzere olan ağaçlardı. Ormanın bu bölümü az önceki yerden tamamen ayrıydı. Burası daha çok kötülüğü çağrıştırıyordu…’’