Sinan ve Cevat/Necla, "Sinek Sarayı"ndan ayrıldıktan sonra, AB özel görevlileri olarak büyük bir depremin yerle bir ettiği İstanbul'a geri dönerler. Yanlarında, Paris'te işlenen karanlık bir cinayetten kaçan Feride'yle birlikte.
İstanbul'dan geriye kalan, yıkıntılar arasındaki açıklıklarda kurulmuş çadırlar ve insan yığınlarıdır. Korku, açlık ve kara kış viran şehirde yaşamaya mahkum insanlarda kontrol edilemeyen bir öfkeye dönüşür. Yemek kuyruklarında, yetersiz sayıdaki çadırkentlerde patlak veren bu öfke zaman zaman çatışmalara neden olur.
Gündelik yaşamı devam ettirme çabalarıyla geçen gün yerini geceye bıraktığında kentin yeni sahipleri saklandıkları yerlerden çıkar: Yıkımın sorumlularından hesap sorma peşindeki çeteler, yağmacılar ve hırsızlar...
Tüm bu felaketin ortasında denetimi elinde tutmaya çalışan Ankara değil, ABD ve AB'nin gönderdiği yardım kuvvetleridir. AB'nin kurduğu Kriz Masası'nın başında bulunan Sinan ve asistanı Cevat/Necla, yardım amacıyla ülkeye yerleşen AB ve ABD'ye karşı, birden fazla kimlikle karşılarına çıkan Hilmi'yle beraber mücadele ederler.