Yirminci yüzyılın başında iki binden fazla armut çeşidi yetiştirilirken, bugün manav
tezgahlarındaki armutların %96’sını yalnızca iki çeşit oluşturuyor. Tıpkı binden fazla çeşide
sahip patatesin yerini dört tanesinin alması gibi.
Süt makinası olarak algılanan Hollandalı Friesian ineğini yetiştirmek için kurban edilen diğer
tüm inekler de armut ve patateslerle aynı akıbeti paylaşıyor.
“Verimlilik” adı verilen düşünce biçimi, gıda üretiminde odaklanılan biricik kavram olmaya
devam ederse domates, mısır, çilek ve daha nicesi aynı kaderi paylaşmaya mahkûm olacak,
hatta çoktan oldu bile.
Bitkiler üzerine yaptığı olağanüstü çalışmalarla adını duyuran botanikçi bilim insanı
Mancuso ile “Slow Food” ve “Terra Madre” oluşumlarının fikir babası, gazeteci-yazar ve
aktivist Petrini, iki İtalyan, biyoçeşitliliği iki farklı bakış açısından ve olağanüstü bir sezgiyle
gündeme taşıyorlar.
Yoksullaşıyoruz. Dünya’nın kaderini kendine dert edinmiş insanların zihinlerini harekete
geçiren Mancuso ile Petrini artık gelecekte değil gündelik hayatımızda karşı karşıya
kaldığımız yoksulluğu tersine çevirmeye çabalıyorlar. Okuru, bir ilham kaynağı olarak
doğaya bakmaya davet ediyorlar. Bitkilerin kapasitesine açık zihinle ve sevgi dolu bir
yürekle bakmayı becerebilirsek, insanlığın önüne yeni bir yaşam biçimi serilebilir.
Biyoçeşitlilik bitkisinden hayvanına, gezegenin yeniden kazanmak zorunda olduğu bir
zenginlik… Yeter ki insanlık, gerçek zenginliğin bu olduğuna ikna olsun.