“Bu hayatta her şey birbirinin içine geçmiş. Ve günden güne başka bir şeye dönüşüyor. İnsan bile farklı bir ruha bürünüyor. Hem de hiç farkında olmadan, yolunu saptırmadan ve hatta olduğu yerde hiç kıpırdamadan bir başka kaderi yaşamaya başlayabiliyor. Kendinden taviz vermeye yeltenmeyenler bile bir gün; hiç ummadıkları bir anda, bir başka kaderin içine su gibi akıp, o kaderin dalgalarına teslim edebiliyor kendini. Peki, insanın limanı kalbi değilse neresi olabilir ki?
Sen gittiğinden beri senin kalbinle neler yaşadığımın hikâyesinden bahsediyorum hiç durmadan. Biraz daha yaşa diye... Ne de olsa bu kalp ikimizin!“
Çalıntı Kalp; günlük hayatın içinde kalbimizi ne kadar yıprattığımız, yorduğumuz ve tükettiğimiz üzerine, polisiye anlatımla kurgulanmış bir hesaplaşma romanı. Kalp nakli geçiren genç bir kadın olan Leyla Zarif, Üsküdar’daki bir caminin bahçesindeki eski mezarlardan birini kazarak kalbini arar. Dedektif Çetin bu olayı çözmek için eski bir dosyayı yeniden açmaya karar verir. Ve olaylar onu bir yıl öncesine, Süreyya Operası'ndaki bir geceye götürür. Operada sahnelenen Abdülaziz'in Valsi eserinde Londra’dan kaçırılan tarihi bir el yazması kullanılmaktadır. Suriye ve Irak Savaşı sonrası, Londra ve New York'a kaçırılan eserleri müzelerden ve koleksiyonerlerden çalarak yeniden doğu topraklarına getirmek için uğraşan tarihi eser kaçakçısı bir imam, o gece operanın kulisinde ciltli bir defterle her şeyi açığa çıkaracakken silahlar patlar. Böylece Leyla Zarif’in, Dedektif Çetin’in, polis memuru Nejat’ın, cemiyet hayatının ünlü isimlerinden Roza Perityan'ın, Beyrutlu kalp cerrahı Rauf Hamedi'nin, İmam Şizam'ın ve Rasim’in hayatları tuhaf bir zamanın içinde birbiriyle kesişir.