Bir gürültü kopuyor Allahuekber dağlarının üstünden. Erzurum'un içi sesleniyor. Kimsenin sesi, bağırtısı kimseye ulaşmıyor. Dadaşlar aldırmıyor. O coşkun ses, o coşkun kan durmuş sanki, ayaz dondurmuş sanki. Biz irkiliyoruz, oraya buraya bakıyoruz. Gürültünün nereden, neden olduğunu araştırmak istiyoruz. Kimse umursamıyor. Hepsi alışkın mı ne? Yapılar sarsılıyor, kışlalar sarsılıyor. Eğitimin sesi, komutanın buyruğu duyulmuyor. Sessizlik içinde bir saygı mı gürültüye? Okulların dersleri yarıda kalıyor, telefon konuşmaları kesiliyor. Sıcak çaylar yarıda kalıyor. Yüce dağlar. Kargapazarı, Pasinler, Dumlular, Allahuekberler duvağını çıkarıyor bu gürültüyle. Yer yerinden oynuyor. Karaz bölgesi yedi bin yıllık uysundan uyanıp ağlıyor. 1878 yılının Nene Hatun'u anıtından el kaldırıp ağlıyor. Oğullarına, yavrularına acı dolu yüzle, ağlayan gözle bakıyor...