Su kaynaklarının geliştirilerek isanlığın hizmetine sunulması yönündeki çabalar binlerce yıl önce başlamış ve günümüze kadar teknolojik gelişmelere paralel olarak artarak devam etmiştir. Bu gelişmeler özellikle 20.yüzyılın ikinci yarısında tarihi rekorlara ulaşmış ve dünyadaki büyük barajların üçte birini tesis eden zengin Batı ülkeleri, su kaynaklarının çok büyük bir bölümünü develop etmiş ve bu yatırımlarla sulu tarıma geçerek gıda güvenliklerini sağlamış, halkına sağlıklı içme suyu ve hidroelektrik enerji temin etmiştir. Ancak, söz konusu çabaların Küresel ölçekte dağılımında bariz bir dengesizlik dikkat çekmektedir. Çoğu Afrika ve Asya kıtasında yer alan ülkelerde milyarlarca insan belirtilen imkanlardan yoksun bulunmaktadır. Bu yöndeki çabalar ise çeşitli nedenlerle önlenmektedir.