"...Gözgözü görmez bir tipi, bir kar denizi... İki adım birbirimizden ayrılsak, izimiz kapanıyordu. Yitiriyorduk birbirimizi. O yüzden başkanın ve görevli öğretmenlerin düdükleri, sesleri arka arkaya kulaklarımıza ulaşıyordu..."
"...Hepimizi bir sevinç kapladı. Karanlığa gülücüklerle, başarı sevinciyle, övünçle baktık. Tam bu sırada Yılmaz birdenbire benim elimi bıraktı. Öyle sanıyorum özellikle, amaçlı olarak yaptı, yattı, yuvarlandı..."
"...Bir saat sonra İnciltepe'nin üstündeki Çobangeçmez kayasının başından şorlayacaktı sular. Bostanlarımıza, tarlalarımıza inen suyu yedi gün süreyle arklara, kanallara almayacaktık. Çağıltısını dinleyecektik! Gelen geçen, uçan göçen, yolcu hancı herkes çağıltıyı görmeli, duymalı, başını kaldırıp emeğin yüceliğinin önünde eğilmeliydi, emeğin yüceliğini kavramalıydı..."