Mircea Eliade dinbilimini, mitolojiyi, âyinleri ve çeşitli halkların fikriyatını meydana getiren iç dengeleri, yapıları, mekanizmaları araştırmanın, bir dinler tarihçesi için ne denli önemli olduğunu araştırmalarıyla ortaya koymuştur. Bu araştırmalar ve yaşamanın bazı acı olayları onu, iki tür insan olduğu sonucuna ulaştırmıştır: Bir yanda, kendi manevî dünyasıyla, mutlak bir gerçek olan kutsala inanan ve böylece, dünyada özgül bir varoluş biçimi üstlenen bir insan olan "homo religiıosus"; diğer yanda ise, aşkın olanı reddeden, dolayısıyla varoluşun anlamından kuşku duyan "areligieus" insan.. Eliade kendi yolunu bulmuştur: Ona göre dinler tarihçesi, dinî olguların neler olduğunu ve neleri açığa vurduğunu göstermek zorundadır. Onun eserleri, kutsala dair, sembol ve dinî fenomenin iç tutarlılığına dair geliştirilmiş yeni bir yöntem ve araştırmanın doğrulanmasıdır.