...Kapı açıldı, Katyuşa içeriye girdi;
“Beni Mria Pavlovna gönderdi.”
“Evet, konuşmamız gerek, otur. Cladimir Simonson bana bir şeyler anlattı.”
Katyuşya ellerini ovuşturarak oturmuştu. Simonson’un ismi geçince, farkettirmemeye çalışsa da yüzü kızarmıştı.
“Ne anlattı size?”
“Seninle evlenmek istediğini söyledi.”
Katyuşa’nın yüzü acıyla buruştu. Bir şey söylemedi ama gözlerini yere indirdi.
“Benim razı olmamı istiyor; veya tavsiyemi... Ona bunun sadece sana bağlı olduğunu söyledim. Kararı senin vereceğini...”
“Bu ne demek oluyor böyle? Niçin” diye haykırdı. Katyuşa kekeliyordu. Nehlyudov’u her zaman etkileyen şehla gözleriyle ona baktı.
Birkaç saniye konuşmadan bakıştılar. Bu bakışlar çok şey söylemişti her ikisine de.
Nehlyudov yine:
“Kararı sen vereceksin!” dedi.
“Nasıl evli bir kadın olurum ben? Bir mahkum! Neden Vladimir Simonson’un hayatını da mahvedeyim?” Kaşlarını çatmıştı.
“Evet, ama hüküm değişirse...”
“Ah! Bırakın beni! Söyleyecek bir şey kalmadı artık.”
Ayağa kalktı, odadan çıktı.