Mimarlık dünyasında mesleğin akademik parçasında tasarımcılık güzergâhlarında da hiç sapmamak, hiç yol ve konum değiştirmemek en azından olgunluk, kararlılık ve tutarlılık erdemleriyle ilişkilendirilir. Bunun akademik dünyadaki anlamı, suya sabuna dokunmaksızın, yeni, dolayısıyla rahatsız edici tek söz etmeden sürdürülen bir meslek yaşamında "terfi"nin garantili olduğudur. Tasarımcılıkta ise, mesleğe onaylanmış bir yaklaşımla başlamak ve onu iddiasızca, ama uzun bir zaman aralığında aynı çizgide yapmaya devam etmek demektir bu.
Pozisyonunu korumak için hiç endişe etmeyen Doruk Pamir ise, kendi inatlaşma alanları söz konusu olduğunda hiç yumuşak başlı değildir. Her tür toplumsal ittifakı, bağlantıyı ve kamusal desteği umursamayıp kendi bireysel savaşını verebilen öznenin istisnai olduğu Türkiye’de, Pamir sadece ender bulunur olduğu için bile önemlidir. Mimarlık aracılığıyla inat ettiği, mimari kurulu düzeni son yıllara dek zorladığı, neredeyse tekil olarak bir tür direnç odağı gibi işlev gördüğü için de önemlidir. Ortamla uyumlu bir biçimde konumunu koruyarak gelecek ikbali beklemediği için de önemlidir. Hele hele o özne, içeriksiz ciddiyetlerin kolay prim yaptığı aynı ülkede, kendi kendisiyle dalga geçebilecek ferasete ve insani sıcaklığa sahipse... İşte o zaman, o kişilik yapısından hareketle, Türkiye’de mimarlığı bu tür bireylerin az bulunurluğunu dikkate alarak düşünme ve irdeleme olasılığı var demektir. Yani, böyle egolar nadir olmasaydı, ortamın nasıl geniş açılım ve tartışma olanakları üretebileceğini düşünmemek elden gelmiyor.