Dünya zenginliğinin simgesi sayılan altını doğa dışı yöntemlerle üretebilmek uğruna; yüzyıllarını sayısız simya deneylerine adayan insanoğlu, kendi iç dünyasının simyası ile hemen hiç ilgilenmedi.Doğu düşünüleri ve özellikle de Budizm, yüzyıllardır iç dünyalarımızdaki bu karmaşıklığı çözmeye çalışıyor. Tıpkı, dünya zenginliğini üretmeye çabalayan simyacılar gibi, onlar da simyaya bel bağlamış durumdalar. Ne var ki bu simya; maden ya da metallerin değil, Duyguların Simyası!İnsan, eğer bilincini uyanık tutabilir ve Budist psikoloji ile bilişsel terapinin bütünleştiği o boyutu yakalayabilirse, iç dünyasının altınını bulabilir mi?Tara Bennett-Goleman da bu simyasal arayışın peşinde. Bu amaçla; Uzakdoğu’nun Budist ustalarıyla tanışabilmek, onlardan bir şeyler öğrenip bunu kendi Batılı bilgisi ile bütünleştirebilmek için 20 yılı aşkın bir süre, ülkeden ülkeye dolaşıp durmuş. Dalay Lama ile kurduğu iletişim ve dostluk sonucunda da Duyguların Simyası’nı yazmış.Duyguların Simyası’nı okurken bir yerde durup da “İşte! Bu benim! diyorsanız; kendiniz ile barışmanın, bu barışıklığı çevrenize de yansıtarak mutlu bir yaşam sürmenin anahtarını buldunuz demektir.